4 Ocak 2008 Cuma

DÜNYAMIZ MI? AHİRETİMİZ Mİ?

Dünyâ zıll-i zâildir. Ona güvenen nâdimdir (pişmandır).


O seninle kalsa da, sen onunla kalmazsın.Dünyâdan çıkmadan önce, kalbinden dünyâ sevgisini çıkar.


Dünyâ lezzetlerine aldanmıyan, Cennet ni’metlerine kavuşur. İki âlemde azîz ve muhterem olur.
Dünyâ harâbdır. Şerbetleri serâbdır. Ni’metleri zehrli, safâları kederlidir.



Bedenleri yıpratır. Emelleri artdırır. Kendini kovalıyandan kaçar. Kaçanı kovalar.


Dünyâ bala, içine düşenler de sineğe benzer. Ni’metleri geçici, hâlleri değişicidir.


Dünyâya ve buna düşkün olanlara inanılmaz. Çünki, bunlarda vefâ ve safâ bulunmaz !


Fânî olanın sevgisini kalbinden çıkar ki, bâkî olanı alasın.



Kendini bilen kişinin bu dünyâya düşkün olmasına şaşılır.


Şakîler dünyâya sarılır. Sa’îdler bâkî olana sarılır.


Bedeninle dünyâda ol, kalbinle âhıreti bul! Nefsin arzûlarını terk eden pâk olur, âfetlerden

selâmet bulur.


Allahü teâlânın râzı olmadığını terk edene, Allahü teâlâ ondan iyisini ihsân eder.


Dünyâyı anlıyan, onun sıkıntılarından üzülmez.


Dünyâyı anlıyan, ondan sakınır. Ondan sakınan, nefsini tanır. Nefsini tanıyan, Rabbini bulur.


Mevlâsına hizmet edene, dünyâ hizmetçi olur. Dünyâ insanın gölgesine benzer. Kovalarsan kaçar. Kaçarsan, seni kovalar...


Dünyâ, âşıklarına mihnet yeridir. Lezzetlerine aldanmıyanlara, ni’met yeridir. İbâdet edenlere kazanç yeridir. İbret alanlara hikmet yeridir. Onu tanıyanlara selâmet yeridir.


Anne karnına nisbetle, Cennet gibidir.

Âhırete nisbetle çöplük gibidir...

Hiç yorum yok: